Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

Güreş Tarihi-3

A+A-

Güreş tarihi ile ilgili üçüncü yazımızı kaleme alırken “Türk Güreş Tarihi” için ayrı bir başlık atmamız gerekir diye düşünüyorum.

1973 basım tarihli “Serbest Güreş” kitabının yazarı Muharrem Atik, ilgili kitabın “Türk Güreşi” başlıklı bölümünde, Türk güreşinin gelişim sürecini şu satırlarla okuyucusu ile buluşturdu:

“Eski zamanlardan bu yana, güreş sporu bütün milletimiz tarafından sevilmiş, benimsenmiş ve yaşatılarak, milli spor olarak Türk Milletinin kuvvet sembolü olmuştur.

Irkımızın daha Orta Asya’da bulunduğu sıralar, destanlarımızda yazılı kahramanların arasında, güreş yaparak ün kazanmış olanlar mevcuttur. Kahramanlar ve erler sporu olan güreş, büyük ulusumuzun güçlü ve kuvvetli olarak gelişmesinde önemli bir unsur teşkil etmiştir.

Ordularımızın, önceleri güçlendirilmesi için yapılan çalışmalarda güreş sporunun başta geldiği bilinmektedir.

Güreş, çeşitli maksatlar için ve kuvvet kazanma unsuru olarak yapıldığı gibi, halkımızın da üstün bir zevki haline gelmiş, saraylarda dahi güreşler tertiplenmiş ve en ufak bir köy düğününde bile güreş yapılmadan geçilmemiştir. Hülâsa halkımızın sevinçli günlerinin de neşesi olmuştur.

Güreşte başarı gösteren pehlivanlarımız, birer milli kahraman sayılmış, bu genç kabiliyetler milletimiz tarafından her türlü maddi ve manevi destek görmüş ve onların yetişip gelişmesinde hiçbir fedakârlıktan kaçınılmamıştır.

Güreş, yalnız kuvvet sporu olarak kalmamış, rakibi daha kolay yenmek için, çeşitli oyunların icat edilerek tatbike konduğu bir teknik mücadele sporu haline gelmiştir. Yıllar boyu memleketimizde tatbik edilen, karakucak ve yağlı güreşin temel oyunları olan dalmalar, boyunduruklar, sarma, kle, künde ve ters salmalar, bu gün de modern serbest güreşin temel oyunları arasındadır.”

853210e8-edc4-4bd5-8d4f-17da4f5d4a30.jpg

19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda Türk güreşinin yetiştirdiği Koca Yusuf, Adalı Halil, Filiz Nurullah, Kara Ahmet ve Kurtdereli Mehmet pehlivanlar,  uluslararası müsabakalarda başarılar kazanarak, güreş tarihinde isim yapmışlardır.

            Resmi kayıtlara geçen Türklerin ilk Dünya Şampiyonu ise 1899 yılında Paris’te yapılan şampiyonada şampiyon olan Kara Ahmet olmuştur.

673d27f7-7f3d-43b9-a86e-0b5fd5147921.jpg

            Yine sözü Atik’e bırakalım;

            “1921 yılında kurulan Beynelmilel Güreş Federasyonu (FILA) takiben 1923 yılında Türkiye Güreş Federasyonu kurulmuş ve ilk Federasyon Başkanlığına Ahmet Fetheri Bey getirilmiştir. Bu kuruluştan sonra da Macar Güreş Hocası Peter memleketimize getirilerek, modern güreşin kaide ve usülleri, öğretilmiş ve böylece memleketimize modern güreş yayılmaya başlamıştır.

            Güreşçilerimiz ilk defa 1924 yılında, Paris olimpiyatlarına iştirak etmişlerdir. 1936 yılında Berlin olimpiyatlarında 61 kilo Greko-Romen stilde Yaşar Erkan ilk olimpiyat şampiyonumuz olmuştur. Modern güreşte Türk’ün gücü bütün varlığı ile Dünya’ya 1948 Londra Olimpiyatları’nda tanıtılmıştır. Bu olimpiyatlarda Serbestte 4, Greko-Romende 2 altın madalya kazanılmıştır. Bu başarı 1960 yıllarına kadar devam etmiş, 1960 Roma Olimpiyatları’nda Serbestte 4, Greko-Romende 3 altın madalya kazanılmak suretiyle zirveye ulaşmıştır.

            Şimdiye kadar olimpiyatlarda 23 altın, Dünya şampiyonalarında 25 altın, Avrupa şampiyonalarında ise 21 altın madalya kazanılmıştır. En başarılı olduğumuz devrenin 1948-1960 yılları arası olduğu madalya dağıtımından da anlaşılmaktadır. Bu devrede 18 Olimpiyat, 20 Dünya şampiyonu yetiştirmişiz. 1960-1972 yılları arası ise 4 Olimpiyat ve 9 Dünya Şampiyonu yetiştirmişiz. Son 4 yılda ise sadece bir Dünya şampiyonu yetiştirmekle yetinmişiz.

            Bu durumdan Türk güreşinin 1960 yılından sonra, bir düşüş devresine girmiş olduğu anlaşılmaktadır.

            Bu düşüşün sebebi çok yönlüdür.”

6654f0f0-a871-4da7-beec-252d5579bc79.jpg

Bu yazı toplam 541 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar