Güreş Tarihi-8

Serkan Soyalan

Güreş tarihini yazarken, güreş tekkelerine de ayrı bir paragraf açmamız gerekir.

            Tekke kelimesi Farsça bir kelime olan “tekye” kelimesinden dilimize yerleşmiştir. Anlamı “yaslanma, düşkünler yurdu” demektir. Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde, tekke kelimesi; bir tarikata mensup dervişlerin zikir ve ibadet ettikleri ve içinde gerektirdiği gibi yaşadıkları yer anlamına gelmekle beraber, belli bir meslek grubunun veya belli niteliğe sahip insanların toplandığı yer anlamında da kullanılmıştır.

 

***

            Ali Karnas, güreş tekkeleri ile ilgili yazısında, “Türklerde güreş tekkelerinden çok daha erken dönemlerde (MÖ 6.yüzyıl) “Pi-Yung” adı verilen bir teşkilatlanma vardı. Burada askeri becerileri geliştirmek için çok yönlü ve çok amaçlı sportif eğitimler veriliyordu. İkincisine savaş eğitimi ve askeri hiyerarşiye uyum sağlamaya yönelik “Alplik Sistemi” adı altında rastlanılmaktadır. İlkine Türkistan coğrafyasında, ikincisine hem bu coğrafyada hem de Selçuklu ile Anadolu da rastlanılmaktadır” diye yazar.

 

***

Atıf Kahraman’a göre güreş tekkeleri; kaynağını Orta Asya’dan almış, Alevi-Bektaşi şeyhler tarafından ve o geleneğe göre yönetilip eğitim verilmiş ve tüm Osmanlı coğrafyasına yayılmıştı.

***

Yine sözü Ali Karnas’a verelim; “Selçuklular zamanında Konya’da açılmış olan bir güreş tekkesinden bazı kalıntılar zamanımıza kadar gelmiştir. Bunlardan en önemlisi pehlivan taşıdır ki Mesut Koman tarafından bulunmuş ve 3. Türk Tarih Kongresi ve Sergisi münasebetiyle Ankara’ya getirilerek Etnoğrafya Müzesi’ne konulmuştur. U şeklinde olup tutacak bir yeri de olan bu taşın ağırlığı 76 kg’dır.

Osmanlılar, alınan her kasaba ve şehre ilk önce kadı ve subaşı atıyor, hemen ardından dini, siyasi ve sosyal hizmet binaları yaptırıyordu. Bunların yanı sıra güreş tekkeleri kuruyorlardı.

Başta batı sınırları olmak üzere, irili ufaklı güreş tekkeleri, İmparatorluğun her tarafına yayılmış ve derinlemesine teşkilatlanmıştı. Büyük yerleşim yerlerinde bir veya birkaç tekke, küçük yerleşim yerlerine ise zaviyeler yapılıyordu.

Osmanlı vesikalarında güreş tekkeleri;  ‘Küşti-ca, Küştig’ran, Keşt-gîr, Pehlüvânân Tekyesi, Güleşciler Tekkesi, Pehlivan Mektebi’ şeklinde geçmektedir.

Güreş tekkelerinin büyük bir kısmı daha önce hiçbir yerleşim olmayan, tarıma açılmamış tenha ve ıssız yerlere kuruluyordu. Şeyhler buralardaki atıl arazileri tarıma açarak oralara yerleşimi teşvik ediyor, eşkıyaların barınmasını engelleyerek devletin karakol görevini gönüllü bir şekilde yerine getirmiş ve askeri hizmette bulunmuş oluyorlardı. Hatta Osmanlı devletinin sıkıştığı zaman gönüllü birlikler bile oluşturuyorlardı.

Güreş tekkelerinde, tekkenin başkanlarına Şeyh denilmekteydi. Şeyhler güreşte isim yapmış, bu konuda bilgi ve otoritesi kabul edilmiş pehlivanları içinden seçilmekteydi. Şeyhliğe geçen pehlivan o şehrin kadısı tarafından pehlivanlığı kabul edilip sicile geçirilerek belgelenmiştir. Tekke şeyhlerinin görevleri arasında vakfın gelirleriyle ihtiyaçları sağlamak, haklarını korumak, güreşçiler yetiştirmek, padişahın huzurunda güreş yapılırsa dualarını yaptırmak yer almaktadır.

Tekkelerde rutin olarak; şeyhin yönetiminde önce Gülbank-ı Muhammedî çekilir, ardından güreşçilerin pir olarak bildikleri Pir-yâr-ı Mahmud Veli adına Pazartesi, Perşembe ve Cuma günleri hariç davul ve kudüm gibi müzik eşliğinde periyodik idmanlar yapılırdı. Pazartesi ile Perşembe günleri Hakanın Biniş günleriydi ve ‘Huzur Güreşleri’ yapılırdı. Cuma günleri ise namazdan sonra halkın da izleyebileceği ve güreşebileceği meydanlarda genelde ‘iane güreşleri’ yapılırdı. Cuma güreşleri tarikat tekkelerinde olduğu gibi kendine özel bir tören ile başlar ve yapılırdı. 17-20 yaşlarında çıraklıktan ustalığa yükselişi simgeleyen Ahilik geleneğine ve Bektaşilik ritüellerine göre ‘kispet giyme töreni’ yapılırdı.

Güreş tekkelerine alınan öğrencilerin etnik yapısına bakılmazdı. Osmanlı’da bu tekkelere girip eğitim almak, sosyal prestij kazanmanın en önemli vasıtasıydı. Bunun için güreş tekkelerine alınacak talipler için bazı ölçütler aranırdı. Talip’ler tekke bölgelerinde yapılan güreşlerde ahlaki, psikolojik ve fiziki performanslar gösteren 15-16 yaşlarında gençlerden seçilirdi.

Pehlivan tekkeleri yalnız güreşçilere mahsus değildi. Kışın açık havada antrenman yapamayan kemankeş, gürzcü, cündi, tomak, matrak vb. dışardan gelen sporculara da hizmet verirdi.

Tekkelerin kapasitesi ne olursa olsun en azından küçüklü büyüklü 24 öğrenci ve 12 misafir yatak odası ve bir şeyh odaları olmak zorundaydı.”