Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

Dünya artık 10’suz…

A+A-

O yeşil sahaların efsanesiydi. Yoksulluk içinde başlayan yaşamında hayata ve geleceğe tutunmak için tek çıkar yol futboldu. Daha çocuk yaştan keşfedilmişti, topun ayağına ne kadar yakıştığı. Ve sonrasında da büyük zirve tırmanışı başlamış, bu başarı Dünya Kupası’na kadar uzanmıştı.

            Evet, Diego Armando Maradona’nın yaşam öyküsüydü bu…

            60 yıla sığdırdığı başarılar ve yıkımın hikayesi. Sıfırdan başlayıp, zirveye ulaşan ve yeniden dibe vuran…

            Futbol otoritelerinin “Gelmiş geçmiş en iyi futbolcu” olarak nitelendirdiği Maradona’yı, geçtiğimiz hafta kaybettik.

            Maradona’yı yeşil sahalarda oynadığı dönemlerde, televizyon ekranlarından izleyen şanslı nesillerden biri olarak addediyorum kendimi.

            1976’da henüz 16 yaşındayken profesyonel kariyerine başlayan Maradona, Argentinos Juniors formasını 4 sezon terlettikten sonra, gösterdiği üstün performansla tüm dikkatleri üzerine çekmiş ve aşığı olduğu Boca Juniors’a transfer olmuştu. Burada çok uzun sürmedi yolculuğu çünkü, sahadaki esintisi ile Avrupa devlerinin dikkatini çekmiş ve Barcelona’nın yolunu tutmuştu hem de rekor bir bedelle.

 

maradona-2.jpg

 

            Ardından da heykellerinin dikileceği Napoli günleri. Napoli’de geçirdiği 7 sezona, 2 şampiyonluk ve 81 gol sığdırdı yıldız futbolcu. Sırtında taşıdığı 10 numaralı forma da Maradona’dan sonra emekliye ayrıldı. Sonrasında da Sevilla, Newell’s Old Boys ve yeniden Boca Juniors forması giyerek noktaladı futbolculuk serüvenini.

            Övgüler, tezahüratlarla geçen futbolculuk kariyerinde, zaman zaman kavgalar ve skandallarla boğuşan Maradona, 1997 yılında futbolu bıraktıktan sonra da dünyanın her köşesinde ismi anılan ve her daim “en iyi kim?” sorusuna Brezilya efsanesi Pele ile anılan bir isimdi.

            Sadece bir futbol yıldızı olarak değil benim belleğimde Maradona. Siyasi görüşleri ile de farkındalık yaratan bir isimdi.

 

maradona-1.jpg

 

            Bağımsız Filistin devletinin kurulmasını destekledi, 2014’teki İsrail-Gazze çatışmalarında Gazze’ye yönelik askeri saldırıları kınadı, bunu “utanç” olarak nitelendirdi, Fidel Castro ile yakın dost oldu, sağ koluna Che’nin, sol bacağına Fidel’in dövmesini yaptı, Bolivya lideriyken ayaklanmayla devrilen Evo Morales’e açık destek verdi, Venezüela Devlet Başkanı Hugo Chavez’e yakındı, hatta “Ben bir Chavistim” açıklamasında bulundu, 2004’de Irak Savaşı’na karşı protestolara katıldı, dönemin ABD Başkanı George W.Bush’un Arjantin’e girişini protesto etti, Bush’tan “İnsan Çöpü” olarak söz etti….

            Yukarıdaki listeyi daha da uzatabilirim, onu büyüklüğünü anlatmak için.

            Onun için uzun uzun yazılabilir, sayfalar yetmez. Ancak son bir söz söyleyecek olursak “Bu dünyadan bir yıldız geçti” diyebiliriz. Dünya artık 10’suz…   

                       

 


 

Değirmenlik İrfan Erbay Akademi

 

            Sporda altyapıların önemini geçmişte çok yazdık. O altyapılarda temeli alan sporcular, ilerleyen yıllarda bu ülke sporuna ciddi katkılar sağlayabiliyorlar. O yüzden spor kulüplerimizin bu altyapılarına gerekli destekleri vermeli, bunları çoğaltmalıyız.

            İşte bu doğru örneklerden biri de, Değirmenlik İrfan Erbay Akademi’yi gösterebiliriz.

            Değirmenlik Spor Kulübü, bünyesinde faaliyet gösteren Akademi’nin amacı devamlılığı sağlamak.  Bu noktada da başarılı antrenörler Aziz Mahsucu, Osman Emiroğlulları ve Ali Koç görev alıyor.  

            Konu ile ilgili Kıbrıs’a konuşan Değirmenlik Spor Kulübü Başkanı Emirali Öztüccar, “Geçmişte altyapılarda istenilen sistem kurulamadığından dolayı yaşanan sıkıntıların aşılması için kollar sıvandı ve ilk adımlar altyapılarda atıldı” dedi.

            Mesarya bölgesinde çok önem arz eden bu girişimin diğer tüm bölgelerde de yaygınlaşması ve geliştirilmesi gerekmektedir. Unutulmamalıdır ki, spora yönelen çocuklarla gelecekte daha güzele ve doğruya erişebileceğiz.

 


 

Avcılık spor mudur?

 

            Yıllardır tartışılan bir konudur, avcılığın spor olup olmadığı… Hiç merak duymadım ava, hatta ürkütüyor da beni. Ancak on binlerce “hastası” var. Bunu av zamanları, sosyal medyadan da gözlemleyebiliriz.

            Duayen gazeteci Özcan Özcanhan da bu sorunun peşine düşerek, “Av spor mudur?” u yorumladı.

            Vatan’da yayımlanan yazısından satır başları şöyle oldu:

            “On binlerce insan, ellerinde silahları ile, dağlara, bayırlara, ormanlara vs. koşar, doğa ile kucaklaşır. Kimileri bunun spor olduğunu iddia eder, kimileri de özellikle de hayvan ve doğa severler ise buna katillik der.

            Spor yapmak isteyenler buyursun, saatlerce yürüsün, koşsun, temiz hava alsın ama yaban hayvanlarımızı katletmeden yapsınlar diyenler var. Öldürmeden olmaz mı açıkta, ovalarda, dağlarda uzun yürüyüşler yapmak?

            İnsanoğlunun içgüdüsüdür avlanmak… İlk insanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için öldürürlerdi. Şimdilerde insanlar, sözüm ona SPOR yapmak için öldürür, katleder, yok eder. Bazıları avladıkları, öldürdükleri yaban hayvanlarının ticaretini de yapar. Bir yaban tavşanını 3-5 yüz, bir çift kekliği 150-200. Bir ciklayı 5-10 liraya satarlar (mış)… Turaç, ördek, üveyik faşsa ne olursa piyasada bulunur.”

Bu yazı toplam 1984 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar